18 Ekim 2012 Perşembe

FAZLADAN UYKUNUZ VAR MI ?

Uykusuzluk ; 
        
         Ne kadar herkesin uyuduğu saatte ayakta kalmak keyifli olsa da gün ağardıktan sora güler yüzlü insanların yanında kırmızı gözlerle o asık suratımla pek hoş olduğum söylenemez.Buna çözüm bulmak adına yapmadığım halt kalmadı.Benim için ütopik olan o an için süt ısıtıp yatağın içinde tavanı tekrar keşfe çıktığım bile oldu,sonuç değişti mi peki ?
  Değişse sabahın beşinde burada saçmalıyor olmazdım değil mi ? Kendi sorduğum soruyu bile tersleyerek cevaplıyorum artık biri beni durdurabilir mi ? Daha doğrusu biri beni uyutabilir mi ? 
Öğleye kadar uyuyup sonra niye böyleyim desem haklısınız istediğiniz gibi küfür edin bana ama durum hiiiç öyle değil işte.Günde ortalama üç saat uyur mu bir insan ya da buna insan denir mi ? 
Yakında The Walking Dead dizisinde makyaja gerek kalmadan zombiyi oynayabilecek halde olacağım o yüzden biri bana şunu yap o vakit kesin uyursun desin eğer dediği olursa benim uykusuzluktan kaynaklı tavrımdan nasibini almış herkes istediğini emir kabul eder bundan şüphe duyulmasın.

6 Ekim 2012 Cumartesi

Düşününce ;

Normalde pek halimi düşünen biri değilim,bildiğim kadarıyla çoğumuz gibi. Elimdekilere pek bakmam ne yani var işte diye geçiştiririm fazla rahatlıktan değil mizacım böyle diyerek de sıyrılıyım işin içinden.Bazı nasihat etmek için doğmuş olduğunu düşündüğüm teyzelerin dediği gibi bak işte bunu bulamayanlarda var haline şükret tadında bakamadım hayata.
Bu durumu kısa bir süreliğine de olsa değiştiren belki de hepimizin görmezden gelip ama benim o an için kaçamadığım durumla karşılaştım.Belki fazla normal karşılayacağınız lan zaten sokakta görüyorsun da şimdi mi etkilenip düşündün diyebileceğiniz bir şey, fakat insanın ruh hali Türkiye'nin zam oranları gibi istikrarlı gitmiyor maalesef.Laf dokundurmadan yine duramadım çenemin düşüklüğüne bağlı olarak konunun dışına çıkmaya başlamadan ilk sapaktan girerek yola devam edeyim en iyisi.
Her gün rutinleşen müzik dinleyerek evimin hemen aşağısında bulunan parkta sigara içmeye çıkmıştım akşamları pek kimsenin olmaması ve benden bile fazla konuşan arkadaşlardan kaçmak için hep iyi bir taktiktir benim için.Yine bir banka oturup istediğim şarkıyı radyoda bulunca müziği son ses açıp hayattan soyutlanma aşamasının bitirdim ve sigaramı yaktım.Buraya kadar her şey gayet normaldi ki karşı apartmanda oturan bir kızı görene kadar.Tekerlekli sandalyede kafasını gökyüzüne doğru kaldırmış öylece bakıyordu,arkasından tahminim üzerine annesi,üzerine bir şeyler getirmiş ama o hala kıpırdamadan ilk defa görmüşcesine seyrediyordu gökyüzünü.Saat 12 sularıydı çoğu kimselerin evinde olduğu yani onun için ya da ailesinin utanmadan o ötekileştiren bakışlardan kaçmak en uygun vakitlerden biriydi.O hala bakarken gökyüzüne ben de gözlerimi ayırmadan izlemeye devam ediyordum ta ki sigara parmaklarımın ucunu yakana kadar.
Beni tanıyanlar bilir ki olur olmazı kafama takar klişe tabirle dertsiz başıma dert alırım.Pek normal sıfatına giren cinsten değilim.Neyse o kız konuşmadan,bana bakmadan bile bir soru sordu bana ; Aptal takıntılarından ne zaman vazgeçeceksin ?
Sessiz kaldım,hatta utancımdan başımı eğerek düşündüm beni uykusuz bırakacak kadar kafama takmama sebep olan şeyler ne kadar da gereksiz;
-yarın işim var nasıl vakit geçirsem ki?
-üniversite de ikince sene ne halt olacak ?
-büfede personel çıkacak,kimi bulsam ?
-eski sevgilim mesaj attı ama bilemedim ki
fazla da iç dünyama tecavüz etmeden kısaca böyle şeyler geldi aklıma ama birisini bile söyleyemedim sadece kahkaha atıp belki de ağız dolusu küfrederdi ya da kafasını yine yukarı kaldırıp bakardı.

Bundan sonra ne oldu peki ? Hiç bir halt olmadı kız evine girdi,bende ise kısa bir an olarak kaldı yani yarın yine uyanıp o aptal sıkıntı diye tabir ettiğim foseptikten çıkmış boktan şeylere kafa yormaya devam edip duracağım...
Unutmadan radyoda çalan şarkı buydu ;


16 Ağustos 2012 Perşembe

Yaz Yavşaklığı

Ne zaman yaz gelecek derken klima ile sevişmeden uyuyamaz olduk neyse ki bu da bitmek üzere bir sonraki partnerimiz kalorifer olacak.Herkesin şikayet ettiği ve nedense kış gelince eski sevgili gibi aranan olsada bu sene yaz her zamankinden daha zor geçiyor,çoğu kişi ramazan ayına denk gelmesinin zorluğundan sinir harbi yaşamakta ben bundan farklı olarak uyku düzenimin tecavüze uğramasından kaynaklı bunalım yaşamaktayım.İzlemediğim dizi,film ya da okumadığım kitap kaldımı bilmiyorum.Bunların hepsini de gece dörtten öğleye kadar olan zaman diliminde gerçekleştirmiş olmamda ayrı bir saçmalık.
Nedense sıcak havalarda bende ki mayışma hali katının sıvıya dönüşü gibi tüm keyif aldığım şeylerde U dönüşü yapmış durumda.Ne gibi ? diye soracak olursanız popüler müzik yavşaklığı beni de ele geçirdi.Bu durumun mimarları arabama binip radyoyu işgal eden arkadaşlarım,sağolsunlar camları açıp ''üzeceeek adam çoook'' diye müziğe benzeyen garip melodiye eşlik etmeleri sonrasında o tutarsızlık,siktir etmişlik hali evet evet bende!
 Serdar Ortaç'a kadar düşmesemde bu ''hastalıklı'' tavır banada bulaşmış durumda.Elimde değil hani bir şarkıyı radyo 3326565 kez çalarsa ister istemez farkında olmadan mırıldanmaya başlıyorsun ee sonrası ise malum.Şimdi yazıyı Murat Dalkılıç şarkısıyla sonlandırmak vardı ama yok bunu size yapamam vicdanım el vermez o yüzden bununla idare edin...

                                               

20 Nisan 2012 Cuma

Artık Bende Saçmalıyorum

Ne kadar dağınık ve üşengeç biri olduğumu tüm arkadaşlarım bilir ve bu konuda hepsi benden bezmiş durumdadır öyle ki yazlıkta nargile içerken halıya düşen kömür kavgası aynen şöyle gerçekleşmişti :
  
-beyler bir koku var sanki ?
-laaaaann halı yanıyooo
-söyleyene kadar alsana 
-al işte oğlum ben nargile içiyorum
-laan salak herif bulaşıkları yıkıyorum
-dur o zaman biraz daha içiyim alırım
-biiiiipppp

Tahmin ettiğiniz üzere nargile keyfime ara vermeyerek halının yanışına kayıtsız kalan benim.
İşte üşengeçlikte sınır tanımayan ben nerden estiyse bugün odamı 7155646 gün sonra temizliyim diyerek işe giriştim ilk olarak kitaplığımı düzeltiyim derken annemi kapıdan bana bakarken gördüm kadın 19 yıllık oğlunu odasında yatmaktan başka bişi yaparken görünce duygulanmış tabi neyse asıl mesele benim eringenliğim değil.
Kitaplığımı düzeltirken ilk aldığımı şiir kitabımı buldum ee tabi hiç huyum olmayan temizliği kenara bırakarak başladım okumaya ve her satırının altını çizdiğim o şiiri buldum : 

   SENİ İÇİMDEN TERK EDİYORUM 


Binmediğim hiç bir otobüs
Beklemediğim hiç bir durak kalmadı bu şehirde
Gittikçe azalıyor hayat
Neyi erken yaşadıysam
Hep ona geç kalıyorum
Sana göçüyorum her sonbahar
Yolların çıkmıyor aşkıma
Unuttuğun yağmurların adı saklımda
Seni içimden terk ediyorum.

Susmaktan yoruldum
Kuşlar ve şarkılar,
bu şehri terk edeli
Efkar demliyorum gözlerimde
yaşlarımı,
yanağıma varmadan öldürüyorum
Tam sancağımdan yaralıyorum kendimi
Alnını yüreğime dayadığın güne bakıp
Seni içimden terk ediyorum.

Ne unutacak kadar nefret ettin
Ne hatırlayacak kadar sevdin
Yıkık bir duvar kadar bile
Pişman değilsin biliyorum
Beni hep bulmamak için aradın
Yanıldığımdın,
Yangınımdın,
Yangındın.

Sensizliğe yenilmek
Sana yenilmekten zor olsada
Ardımda bir sürü "belki"ler bırakarak
Seni içimden terk ediyorum.

Şimdi
İçimde öldürecek bir anı bile bulamayan
İki yarım kaldık
Tamamlayamadık bizi
Elinden tutamadık yalnızlığımın
Saçlarımıda uzaklarına gömdün.

İçimin mavisi senin okyanusundandı
Al! geri veriyorum.
Kilitleri hep yanlış kapılara vurdun
Devrilmiş vagonlara dönerken gözlerim
Sana bensizliği terkediyorum.

"Yarime uzanmayan bütün dallar kırık" demiştin
Aşk içinde doğmuşsa nereye kaçabilirdi?

Ne tuhaf değil mi?
İçimi acıtanda sendin
Acımı dindirecek olanda.
"Ya öldür beni"dedim
Ya da ğit benden.
İçi bulanık bir sevdanın ucunda
Seni kaybettim.
Aldırmadın aldırmalarıma
Bir gecede yakıp yarini
Şafaklara sattın ihanetini
Küllerime basanlar bile utandı yaptığından
İşte soluk bir ömrün son nefesi
Benden
İçimden
Terkediyorum...



Aptal bir melankoliğin okuyacağı şiirden daha fazlası....

14 Nisan 2012 Cumartesi

Sansürlenen Yaşama Ufak Bir Okan Bayülgen Eki...



Açıkcası bunun üzerinde bir kaç gündür düşünüyorumda televizyonlarda uygulanan sansürün hayatımıza girişi aslında annemizle hamama giderken kimsenin sen erkeksin diye geri çevirmediği çağlarımıza dayanıyor.O dönemlerde hangimiz ne anlama geldiğini bilmediğimiz kelimeleri kullandığımız için ağzımıza biber sürülmekle tehdit edilmedik ki ? 
Ben pek anlayamıyorum bu durumu ufakken babamızın yanında amcalara ''pipi '' göstermekle büyüdük ama gösterdiğimizi söylemeye çalışınca hemen hııı ! diye uyarıldık.Televizyonda da durum bu şekilde herkes otuz yıl kadın ya da erkek görmemiş gibi sevişirken sıkıntı yok ama ağzımızdan bok,göt,fuck,seks vb.kelimeler çıkınca çatt ! 
Çoğu kimselere hiç anlamadığım nedenlerden aykırı gelen mantığımla bu zırvalığa son vermek için RTÜRK kaldırılmasının aslında tek çözüm olduğunu düşünüyorum hehh bazı zeka seviyesiyle bizleri şaşkınlık içinde bırakan arkadaşlar laaann o zaman porno yayını bile yaparlar deyişini duyar gibiyim.
İşte tam olarak bunu anlatmak istiyorum bırakın yayınlasınlar en azından barbie bebeklerden tahrik olmazlar bırakın yayınlasınlar ki 16 yaşındaki kıza onlarca kişi tecavüz etmesin yine boşa söylüyorum bunları çünkü bir bok değişmez hepimizin beyninde toplum tarafından yerleştirilen oto-kontrol sistemi var istesek bile yapamayız,yapamazlar.
Zaten söyleyeceğimiz kelimeleri düşünürken görünmeyen ahlak süzgeçlerinden geçerek en kabul edilebilir şekilde ağzımızdan çıkıyor.İnterneti bile DNS ayarlarını değiştirerek kullanıyoruz neden ? sırf sansür denilen illetten en azından hayatımızın belli bir alanından çıkarıp özgür olmak için.Son olarak Go and Fuck RTÜRK ! ! !


''Muhteşem Yüzyıl'' diye bir dizi tarihmizi Okan Bayülgenin lafıyla Dallasa çevirmişken susan RTÜRK Okan Bayülgene verdiği program saatlerinde belgesel yayınlama cezası ile aslında ne kadar aptal bir kuruluş olduğu bilmem kaçıncı defa kanıtlamıştır.
Durun nasılda unuturum bizlere ''ceza'' olarak izletilen belgeselerin faydasını nasıl gözardı edebilirim ki ?
Mesela 1999'da ay tutulması gerçekleşecekmiş heytt bee kesin teleskopumu alıp bu anı kaçırmamalıyım.
Tüm bu zırvalıkların yanı sıra Okan Bayülgenin 6 Kasım 2011'den bu yana yayınlanan konulara bakın RTÜRK'ün yayınladıkları yanında işe yaramaz gelebilir ama ne yapalım artık : 

-Uyuşturucu Sorunu
-Kadına Şiddet
-Atanamayan Öğretmenler
-Organ Bağışı ve Organ Nakli
-2002 Yılındaki N.Ç Davası
-Atatürk
-Mimari
-Konut,Emlak
-UFO
-Maya Takviminin Bitişi
-Paralel Evren
-Boşanma
-Alışveriş
-Hetroseksüelliğin Akıbeti
-İktidarsızlık
-Sezaryan
-İşaret Dili
-Bloglar,Bloggerlar
-Paranoya
-Paradoks
-Sofra Adabı
-Öldürmek
-Giyinmek
-Çay
-Kanser

Günümüzde rayting kaygısı olmadan bu kadar çok işe yarar program yapan bir adamın Muhabbet Kralı programına ceza vererek ne yapmaya çalıştıklarını anlayan varsa benide aydınlatabilir mi ? 

27 Mart 2012 Salı

Bir fahişe kadar....

Nedendir bilinmez ama dört gündür durmadan teoman'ın fahişe şarkısını dinliyip duruyorum şimdi okuyacaklarınızda bu şarkının bende bıraktığı etkinin yansımalarından ibaret.
Dünyaya ilk gözümüzü açtığımızdan bu yana hep ne derler kaygısıyla yaşadık yanlız başımıza kaldığımızda bile söylemeye çekindiklerimiz hatta düşünmekten utandığımız zamanlar oldu.Sırf bize öyle öğretildi diye yanlış dahi olsa yaptığımız onca aptal şeyler var ki fakat ulen bu kadar millet yapıyorsa elbet vardır bildikleri diyerek kendi doğrularımızdan vazgeçecek kadarda kaypağız.Abartma lan sende '' anarşik '' mi kesildin başımıza demeyin baksanıza çatalı dahi hangi elimizle tutacağımıza başkaları karar veriyor ya da saati hangi kolumuza takacağımızı.Biz mi ne yapıyoruz ben özgürüm diye şarkı söyleyip kendimizi tatmin ediyoruz.Sadece davranışlarmızla sınırlı olsa yine razıyım ama fikirlerimizde dahi aynı durum geçerli.Size örneklerle demek istediğimi anlatmaya çalışacağım ; 

- eğer bir gay görürsek bak sen şu ibneye ahaha top mu lan o ? ! 
- sokakta öpüşen çift var ise evinizde yapın kardeşim kıza bak hele hiç utanma yok yollu bu yollu !
- sakallı ve şalvarlı birini görürse ise tepki genelde şu olur ; gericiye bak yakında tüm ülkeyi böyle yaparlar
 
Bu örnekleri istemediğiniz kadar çoğaltabilirim ama bunların derdimi anlatmak için yeterli olduğunu düşünüyorum.Üç maddenin özü şudur ki etraftakileri takmadan neyin doğru olduğuna inanıyorsa onu korkusuzca yaşanlar özgürdür.

Ufacık bir gönderme ; 


Evet evet sen aileden cumhuriyetçi bir kitap okumadan solcu nidaları atan o şalvarlı diye tepeden baktığın kişi kadar bile özgür değilsin ya da sen erkekliği kasıkların arasında sıkıştırmış ''adam'' o gayler kadar delikanlı değilsin.

Son olarak ( şimdi şarkının etkisi devreye giriyor ) o küçümsediğimiz,parayla satın alabildiğimizi sandığımız bir fahişe kadar bile değiliz onlar sadece bedenini satıyor bizler ise çoktan ruhumuzu satmışız...





Not : Kabul ediyorumtamam fazla sert oldu hatta popüler tabirle über sert ama ne yapalım bu seferlikte böyle olsun.

7 Mart 2012 Çarşamba

Sansürlenen Bir Yaşam

Açıkcası bunun üzerinde bir kaç gündür düşünüyorumda televizyonlarda uygulanan sansürün hayatımıza girişi aslında annemizle hamama giderken kimsenin sen erkeksin diye geri çevirmediği çağlarımıza dayanıyor.O dönemlerde hangimiz ne anlama geldiğini bilmediğimiz kelimeleri kullandığımız için ağzımıza biber sürülmekle tehdit edilmedik ki ? 
Ben pek anlayamıyorum bu durumu ufakken babamızın yanında amcalara ''pipi '' göstermekle büyüdük ama gösterdiğimizi söylemeye çalışınca hemen hııı ! diye uyarıldık.Televizyonda da durum bu şekilde herkes otuz yıl kadın ya da erkek görmemiş gibi sevişirken sıkıntı yok ama ağzımızdan bok,göt,fuck,seks vb.kelimeler çıkınca çatt ! 
Çoğu kimselere hiç anlamadığım nedenlerden aykırı gelen mantığımla bu zırvalığa son vermek için RTÜRK kaldırılmasının aslında tek çözüm olduğunu düşünüyorum hehh bazı zeka seviyesiyle bizleri şaşkınlık içinde bırakan arkadaşlar laaann o zaman porno yayını bile yaparlar deyişini duyar gibiyim.
İşte tam olarak bunu anlatmak istiyorum bırakın yayınlasınlar en azından barbie bebeklerden tahrik olmazlar bırakın yayınlasınlar ki 16 yaşındaki kıza onlarca kişi tecavüz etmesin yine boşa söylüyorum bunları çünkü bir bok değişmez hepimizin beyninde toplum tarafından yerleştirilen oto-kontrol sistemi var istesek bile yapamayız,yapamazlar.
Zaten söyleyeceğimiz kelimeleri düşünürken görünmeyen ahlak süzgeçlerinden geçerek en kabul edilebilir şekilde ağzımızdan çıkıyor.İnterneti bile DNS ayarlarını değiştirerek kullanıyoruz neden ? sırf sansür denilen illetten en azından hayatımızın belli bir alanından çıkarıp özgür olmak için.Son olarak Go and Fuck RTÜRK ! ! !

29 Şubat 2012 Çarşamba

Yazdıklarım Maksatını Aşmaya Çalışırsa...?

Toplumun riyakarlığından üzerime bulaşan pislikten dolayı kirlenmiş benliğimden tiksinmeye başladığım vakitlerden birisi daha...
Hergün yaşadığım o kadar çok aptallık varki hangisini size anlatarak bunun sebebini açıklamaya çalışacağımı bende bilmiyorum ama en sinir bozucularından birini yazabilirim hangisinimi ?
tabikide birinin karşına geçip giydiği kıyafetin nasıl olduğunu sana sorması heh birde söyleyiş tarzı var o apayrı olay genelde şöyle değilmidir soruş tarzları ağzını olabildiğince yayarak : ''ayy bu nasıl olmuş bilmem pek yakışmadı sanki ?'' burda pek yakışmadı sanki diyerek aslında senden iltifat bekliyor zekasıyla hepimizi alt eden arkadaş.Bizde tüm riyakarlığımızla : '' bu senmisin yahu çok tatlı olmuş ayrı bir hava katmış sana ''(bunu abartmak sizin yalakalıkta ne kadar ileri seviyede olduğunuza bağlı) .Ama asıl içimizden geçenler genelde şöyle olur ; oha lan basenleri çıkmış ıykk bu ne zevksizlik ulan renge bak hatta iyice abartarak  kaş göz bile çizsek daha mı iyi hoopp  neyse bi yerde durmak lazım zira devamlı bunları söylemek zorunda kalıyorum herkesin bilmesi benim yalanlarım açısından pek iyi olmaz.
Bu söylediklerim yine karşındakini kırmamak adına olduğu için azıcıkta olsa kabul edilebilir amaaaa benim gibi kütlesi ağır bir adamı uzun süre sonra gören arkadaşların kilo mu verdin sen demeleri yok mu bende filmin koptuğu andır o çünkü tartıya çıktığımdan beri gördüklerim devamlı rakamların inatla arttığı nası yani diyecek olanlar varsa şöyle düşünün bu artış yüzdesini ekonomide tuttursak IMF bizden borç alır o seviyedeyim  neyse lan hem abartmaya başladım hemde  kendimi sumo güreşçisi gibi lanse ettirmeye ikisinede  gerek yok birazcık fazlallık diyip maksatı çok aşmadan konuyu kapatmak lazım.

27 Şubat 2012 Pazartesi

Peki ya yanlıyorsam ?


Belki şuana kadar yazdıklarımdan daha farklı birşeyler yazacağım buraya neden mi ? içimdeki herşeyi halletiğimi zannederken az önce izlediğim leyla ile mecnun dizisindeki şu mısralar tüm bu saçma duygunun sebebi :


''Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin. Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat.Durma kendini hatırlat ''


Birini sevmek bu kadar zorken nasılda kolay vazgeçmişim ne kadar emek vermiş ne kadarda ağlamışım.Bunları okuduktan sonra vay be nasıl terk edilmişse artık diye içinizden geçirebilirsiniz ama nedense genelde hep giden ben oldum.Bunun nedeni elde etmişliğin verdiği ego olabilir mi diyorum ama okurken bile ne kadar itici geliyor yok yok aslında tüm bu olanların sebebi giderek monotonlaşan şeylerden sıkılmam.
Garip gelebilir ama  kimse aksini iddia etmesin duygularda monotonlaşır.
Devamlı birine şefkatle bakamam bazen nefret ile bakmalıyım.Her anı romantik olan bir çift düşünsenize berbat olmazmıydı ? Galiba bu konuda biraz farklı düşünüyorum çünkü tanıdığım ya da  birlikte olduğum kız arkadaşlarımın anlattıkları ideal ilişkileri,hayalleri hep tekdüzelikten ibaret.Ben hiç söyledikleri kişi olmadım,tamam kabul aptal bir duygusallığım var ama sanırım tek onla sınıfı geçemeyeceğim.
Neyse bu duygusallıkla bu kadar mantıklı yazabilirdim bu arada neden kendi fikirlerimi tek doğruymuş gibi savunduğumu bende anlayabilmiş değilim.

24 Şubat 2012 Cuma

Yeter ki akıp geçen zaman ömürden olsun öyle değil mi ?

Hayatımda o kadar çok saçma sapan şeye vakit ayırıyorum ki asıl yapmak istediklerimi bir türlü yapamıyorum ve devamlı bunun pişmanlığını yaşıyorum.Bi ara buna kafayı çok takmıştım hatta izleyeceğim filmleri,okuyacağım kitapları ve dinleyeceğim müziklerin listesini yapmıştım ama gelin görün ki pek yol alamadım.
Nedense bu durum bende devamlı geç kalmışlık hissi uyandırıyor ve maalesef sadece bunlarlada sınırlı değil yapamadıklarım.
İnsanlara karşı içimde biriktirip şu zamanda söyleyeceğim diye planlayarak yarınlara bıraktığım onlarca şeylerde var.
Peki ben ne yapıyorum tüm bunlara karşılık olarak bana faydası olmayan sadece ''zaman öldürmeye'' yarayan aptallıklarla haşır neşir oluyorum.Ne saçma ! En komiğide kendimi haklı çıkartacak sebepleri sıralarayarak rahatlama çabalarım örneğin ; lan işte saat bilmem kaça kadar işteydin ordan geldin üniversite yoğunluğu carttı curttu oğlum ne yapacaksın haftaya yaparsın amaan koy gitsin sana vakit mi yok akıp geçen zaman ömründen olsun.Bir dakika yahu ömür dediğin has... belki de en sağlıklı düşeneceğim dönemleri bütün bu zırvalıklara harcıyorum ee elbet arkama dönüp bakacağım o zaman ne olacak ? 
Kabul ediyorum bildiğin kendi iç sesimle tartışmaya girdim,ayrıca biraz özelde oldu ama aramızda gizlimiz saklımız olmadığına göre sıkıntıda yok demektir.
Neyse birader bölmeyin bizi şurda ağız tadıyla kavga bile ettirmiyorsunuz.Nerde kalmıştık heh işte diyorum ki hayatın tadını çıkarmaktan anladığın uğraş vermeden geçirdiğin zaman değil tam tersi belirli konuların üzerinde yoğunlaşarak en azından seni fikir sahibi yapacak laaan çok ciddi bu ses en iyisi vurup kafayı uyumak küçüklükten beri huyumdur işime gelmeyeni hiç duymam daha doğrusu duymamazlığa veririm yine böyle yaparak boşa geçen günün ardından kafayı yastığa koyduğum gibi uyurum.
Yine kaçtım farkındayım ama elbet zamanı gelince çıkmaz sokakta sıkıştıracak bu ses beni...

14 Şubat 2012 Salı

hep bu muhalif ruhum yüzünden...


Üniversitede değişen not sistemine tepki olarak tüm sosyal medyayı ayağa kaldırdık hatta Okan Bayülgen Cuma günü yapacağı Medya Kralı adlı programa bizi davet  ederek  derdinizi buradan anlatın diyerek twitter üzerinden çağrı bile yaptı.Bunun üzerina baktım kimse takmıyor sadece bizi çağırdı diye konuşuyorlar bende bari organizeyi yapıyım diyerek 40 kişilik yer ayırdım.Sıra geldi Facebook üzerinden bunları duyurmaya ve gidecek kişileri  toplamaya neyse 2-3 saat içerisinde onu haletlim işte  bizi götürecek servise kadar  ayarladım .O an hiç aklıma gelmiyor ulen eski sistemi bilmiyorsun oraya gitsen eski sistemi bilmiyorsun ki yeni sistem hakkında fikrin olsun bir halt bilmeden muhalif oldum çıktım.Sabah nereden estiyse dur dedim şu bölüm başkanını arıyım olayı birde o bana anlatsın.Bölüm başkanı bana konuyu nasıl anlattıysa düşünün buradan bile yazamıyorum( sanılanın aksine tehdit yoktur ) tamam dedim ben bu organize işini devrediyorum.Neyse kısa sürede olayı devrettim ama bazıları bizi yarı yolda bıraktın sana burs mu verdiler gözünü mü korkuttular gibi söylemlerle geldiler aslında onlara hak vermiyor değilim sonuçta benim mizacımı bilmiyorlar.Yapılacak olan organizasyonda katılacak herkesin isimlerini,kanalın irtibat numarasını gibi işe yarayacak tüm bilgileri arkadaşa vererek elimden gelen yardımı yaptım.Zaten benim Okan Bayülgene olan hayranlığımı bilenler durumu daha iyi anlarlar adamın yaptığı her projeyi yakından takip eden hiçbir programını kaçırmayan ben yüzyüze konuşma imkanı doğmuşken geri adım atacağım pehh kim ihtimal verebilir buna ? Neyse ben ne kadar konuşsam boş sadece anlayana…

11 Şubat 2012 Cumartesi

uykusuz geçen bir geceye ithafen...

Hergün üç saat uyuyarak günü geçirmek kadar insanı yoran ve geren birşey olamaz.Bana ne bu kadar seni uykundan alıkoyan diye sorsanız cevabımda yok.Normalde huysuz adamın tekiyimdir bir de uykusuz halimi düşünün off off evlerden uzak.Evlat olsam sevilmem o derece.Nasıl bir bünyem varsa artık üstelik bu duruma alıştım gece oldumu tüm alıcılarım açılıyor.Beyin belli süreden sonra uyuşarak hükmettiği vücudun zombi olduğuna karar verdi başka açıklaması yok bunun.Bir de sabah olana kadar aklınıza gelebilecek tüm gereksiz şeylerle uğraşıyorum işte en son can sıkıntısından bir iki saat sonra sızmış şekilde uyuyacağım yatağı topladım.O değilde  odada sigara içtiğim için sabah o berabat kokuyla uyanıyorum tabi camı açmak hiç işime gelmiyor malum  hava buz gibi çözüm olarak en son oda parfümünü denedim ıyykk nasıl midemi bulandırdı inanın sigara kokusunu tercih ederim.Durumum o kadar kötü gelmeye başladı ki kendi kendime  Yunanistandaki kriz bile çözülür ama benim bu uykusuzluğuma çare yok diyorum .
Ulen kimileri yatarken oyuncak ayısına sarılıp uyuyor nasıl özeniyorum onlara nasılda imrenerek bakıyorum görende oyuncak ayıya değil adriana limayla sarılarak uyuyor sanır ne yapalım uykusuzluk böyle berbat işte.Kısa süreliğine bende denemiştim bu taktiği ama yok sabah bir uyanıyorum oyuncağı kafamın altına almışım boynum tutulmuş ayrıca daha fazla geriliyorum.
Karekter tespit etmek için yapılan saçma sapan anketlere hepiniz maruz kalmışsınızdır genelde orda kendinizi üç kelimeyle anlatın diye bir bölüm olur ben o kısmı boş bırakmıştım belki geç oldu ama şimdi cevaplıyorum : Uykusuz,Aksi,Lanet. 

Finalleri hoşlandığım kıza benzetmeye çalışınca

Yaklaşık on gün süren finaller niyahet sona erdi.Çevremdeki herkes oh be üzerimden bir yük kalktı,hele şükür,dünya varmış diye rahatlarken ben ise lan iyi güzel bitti diyoruzda bunun birde sonuçları var onu hiç düşündünüz mü ? diyerek ortamın içine ediyorum.Ne yapayım bir türlü polyanna olamadım o hani meşhur bardak var ya heh işte ben onun hep boş tarafına baktım.Pesimistmiyim neyim anlayamadım ki düşünüyorumda piyango bana çıksa off o parayla ne yapılır ki ?  şimdi bir sürü olmadık akraba çıkacak amaan bir sürü uğraş diye tadını bile çıkaramam defolu doğmuşum heralde,bi ara anneme sormam lazım.Neyse konudan sapmıyım ben bu sınavı değişik bir benzetmeyle anlatmaya çalıştım ;
Nedense finalleri sevgilim olması için uğraştığım kız gibi görüyorum gece gündüz onu düşünüyorsun ama arkadaşların sorunca pek önemsemiyormuş gibi yaparak henüz zamanı var diye geçiştiriyorsun sanki o dünden razıda işte ben kararsızım tavırları bunda pek sıkıntı yok yinede asıl problem kıza duygularını söyledikten sonraki aşama ulen karşındakinin hım...biraz düşeneyim tavrı vardır ya sınav sonuçlarını beklemekte öyle uyuz,aptalca ve adamı geren bir durumdur ya evettir ya da hayırdır bunu final sonuçlarına çevirecek olursak ya özgürlük ya esaret yok lan bu da fazla abartılı oldu ama ona yakın işte.Daha açıklayacı olmaya çalışacak olursam kızın hiçbir huyunu bilmeden hoşlanacağı hareketler yapmaya çalışmak gibi finallere hazırlanmak bunda da  iki ihtimal vardır birincisi hiçte hoş olmayan ihtimal karşısında maymun gibi kalmak ikincisi ise belki de en zor olanı  potansiyel sevgili adayı listesine birinci sıradan giriş yapmak.

10 Şubat 2012 Cuma

Örnek çocukluktan aykırı gençliğe...

Hani o ebeveynlerin şunla arkadaş ol bak ne kadar efendi diye gösterdikleri çocuklar vardır ya devamlı etrafta parmakla gösterilirler işte onların bir taneside bendim o dönemde ailemi gururlandırsada cık hiçte güzel bir durum değil aslında.Bunu anlamamı sağlayan olay ise kantinde oturan iki kızın konuşmalarıydı..
-şştt baksana şu çocukta yakışıklıymış 
-hım... o mu ne bilim yaa 
-şu diğer sınıftaki çocuk değil mi bu ?
- evet ama ne oldu beğenmedin mi?
-yok iyide bu çocuk çok sıkıcıdır kızımmm..
 
Lanet olsun sadece kravatı boynuma kadar çekiyorum diye oldumu şimdi bu yahu kıza desem gel bak ben çok eğlenceliyimdir devamlı evde oturur kitap okurum arada halısaha maçınada gider... gerek yok cümleyi tamamlamaya anlatırken benim bile uykum geldi.Ne boktan bir durum sabah 8 akşam 5 çalışan devlet memuru gibiyim.Neyseki o dönemde ''Hatırla Sevgili '' diye bir dizi vardı ordaki solcu abilere baktım pek havalılar yeşil parkalar felan hiç sıkıcıda değil ee ne yapayım diye düşünürken  ilk iş olarak başladım 68 kuşağı kitapları okumaya sonrası malum zaten Che biyografileri felan derken beni durdurana aşk olsun.Aslında içimde varmış bu durum devamlı ezilenin yanında yer almak gibi bir huyumda vardır ee tamam potansiyel solcuyum ben derken böyle böyle havaya girdim ama nasıl bir tavır oluştuysa artık uzaktan beni gören heytt be anasının karnından karlı kayın ormanını söyleyerek çıkmış der.
Sonuç olarak hem ''sıkıcı'' diye tabir edilmekten kurtuldum işte bunun neticesinde olan sevgililerimden bahsetmiyorum bile :)) hemde babamın partisine oy vermiyorum artık.




O kadar üzerinde konuştuktan sonra pek bilinmeyen bir şarkısı Hep Bi' Derdi Olur canlı olarak dinlemek lazım


Yılmaz Özdil'in kalemine sağlık...

Hiç düşünmeden aldığım albümünü dinledikten sonra ama bu muthiş diye kendi kendime söylediğim bir adam

8 Şubat 2012 Çarşamba

Nedense eski kitaplar hep daha çok dikkatimi çekmiştir bir de içeriği siyaset olunca ooo elimden kaçmaz.''Seni Halk Adına Ölüme Mahkum Ediyorum '' kitabıda tam bu tanıma uygun olduğu için tabikide  benden kaçmadı. Kitabın ismi kadar içeriğide farklı geldiğinden olsa gerek metrobüste okumaya başladım.Nazi faşizminin en yoğun hissedildiği yıllarda Bulgaristanda yaşayan bir işçi bir kızın nasıl partizana dönüştüğünü ve devrim için  nasıl amansızca mücadele ettiğini( biraz klişe oldu ama ) gayet akıcı bir dille anlatıyor.Benim gibi herşeyden kolay sıkılan biri bile kitabı tek solukta okudum demek isterdim ki yarısında uyuyakalmışım neyse yahu iki günde bitirdim ve hemen google abiye sorarak yazarın hayatını araştırdım ve bingo ! evet tahmin ettiğim gibi kadın kendi hayat hikayesini anlatmış.Aslında okurken bu kadar gerçekci nasıl olur diye düşünmedimde değil ama yinede şaşırmama engel olmadı bu durum.Kitapta beni etkileyen bazı kelimeler var ki eserden gözünüzü ayırarak düşünmeye başlıyorsunuz burda ne demek istemiş,aslında kadın haklı gibi ve tuhaftır ki bazı cümleler aklımda kalmış  örnek vermek gerekirse ;
           
           '' Bizi hiçe sayanlar bilsin : Bundan sonra herşey biziz ! ''

Sonuç olarak tarzınız olmasa bile mutlaka bu kitabı okuyun eminim size birşeyler katacaktır.