29 Şubat 2012 Çarşamba

Yazdıklarım Maksatını Aşmaya Çalışırsa...?

Toplumun riyakarlığından üzerime bulaşan pislikten dolayı kirlenmiş benliğimden tiksinmeye başladığım vakitlerden birisi daha...
Hergün yaşadığım o kadar çok aptallık varki hangisini size anlatarak bunun sebebini açıklamaya çalışacağımı bende bilmiyorum ama en sinir bozucularından birini yazabilirim hangisinimi ?
tabikide birinin karşına geçip giydiği kıyafetin nasıl olduğunu sana sorması heh birde söyleyiş tarzı var o apayrı olay genelde şöyle değilmidir soruş tarzları ağzını olabildiğince yayarak : ''ayy bu nasıl olmuş bilmem pek yakışmadı sanki ?'' burda pek yakışmadı sanki diyerek aslında senden iltifat bekliyor zekasıyla hepimizi alt eden arkadaş.Bizde tüm riyakarlığımızla : '' bu senmisin yahu çok tatlı olmuş ayrı bir hava katmış sana ''(bunu abartmak sizin yalakalıkta ne kadar ileri seviyede olduğunuza bağlı) .Ama asıl içimizden geçenler genelde şöyle olur ; oha lan basenleri çıkmış ıykk bu ne zevksizlik ulan renge bak hatta iyice abartarak  kaş göz bile çizsek daha mı iyi hoopp  neyse bi yerde durmak lazım zira devamlı bunları söylemek zorunda kalıyorum herkesin bilmesi benim yalanlarım açısından pek iyi olmaz.
Bu söylediklerim yine karşındakini kırmamak adına olduğu için azıcıkta olsa kabul edilebilir amaaaa benim gibi kütlesi ağır bir adamı uzun süre sonra gören arkadaşların kilo mu verdin sen demeleri yok mu bende filmin koptuğu andır o çünkü tartıya çıktığımdan beri gördüklerim devamlı rakamların inatla arttığı nası yani diyecek olanlar varsa şöyle düşünün bu artış yüzdesini ekonomide tuttursak IMF bizden borç alır o seviyedeyim  neyse lan hem abartmaya başladım hemde  kendimi sumo güreşçisi gibi lanse ettirmeye ikisinede  gerek yok birazcık fazlallık diyip maksatı çok aşmadan konuyu kapatmak lazım.

27 Şubat 2012 Pazartesi

Peki ya yanlıyorsam ?


Belki şuana kadar yazdıklarımdan daha farklı birşeyler yazacağım buraya neden mi ? içimdeki herşeyi halletiğimi zannederken az önce izlediğim leyla ile mecnun dizisindeki şu mısralar tüm bu saçma duygunun sebebi :


''Bir ellerin bir ellerim yeter belliyelim yetsin. Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat.Durma kendini hatırlat ''


Birini sevmek bu kadar zorken nasılda kolay vazgeçmişim ne kadar emek vermiş ne kadarda ağlamışım.Bunları okuduktan sonra vay be nasıl terk edilmişse artık diye içinizden geçirebilirsiniz ama nedense genelde hep giden ben oldum.Bunun nedeni elde etmişliğin verdiği ego olabilir mi diyorum ama okurken bile ne kadar itici geliyor yok yok aslında tüm bu olanların sebebi giderek monotonlaşan şeylerden sıkılmam.
Garip gelebilir ama  kimse aksini iddia etmesin duygularda monotonlaşır.
Devamlı birine şefkatle bakamam bazen nefret ile bakmalıyım.Her anı romantik olan bir çift düşünsenize berbat olmazmıydı ? Galiba bu konuda biraz farklı düşünüyorum çünkü tanıdığım ya da  birlikte olduğum kız arkadaşlarımın anlattıkları ideal ilişkileri,hayalleri hep tekdüzelikten ibaret.Ben hiç söyledikleri kişi olmadım,tamam kabul aptal bir duygusallığım var ama sanırım tek onla sınıfı geçemeyeceğim.
Neyse bu duygusallıkla bu kadar mantıklı yazabilirdim bu arada neden kendi fikirlerimi tek doğruymuş gibi savunduğumu bende anlayabilmiş değilim.

24 Şubat 2012 Cuma

Yeter ki akıp geçen zaman ömürden olsun öyle değil mi ?

Hayatımda o kadar çok saçma sapan şeye vakit ayırıyorum ki asıl yapmak istediklerimi bir türlü yapamıyorum ve devamlı bunun pişmanlığını yaşıyorum.Bi ara buna kafayı çok takmıştım hatta izleyeceğim filmleri,okuyacağım kitapları ve dinleyeceğim müziklerin listesini yapmıştım ama gelin görün ki pek yol alamadım.
Nedense bu durum bende devamlı geç kalmışlık hissi uyandırıyor ve maalesef sadece bunlarlada sınırlı değil yapamadıklarım.
İnsanlara karşı içimde biriktirip şu zamanda söyleyeceğim diye planlayarak yarınlara bıraktığım onlarca şeylerde var.
Peki ben ne yapıyorum tüm bunlara karşılık olarak bana faydası olmayan sadece ''zaman öldürmeye'' yarayan aptallıklarla haşır neşir oluyorum.Ne saçma ! En komiğide kendimi haklı çıkartacak sebepleri sıralarayarak rahatlama çabalarım örneğin ; lan işte saat bilmem kaça kadar işteydin ordan geldin üniversite yoğunluğu carttı curttu oğlum ne yapacaksın haftaya yaparsın amaan koy gitsin sana vakit mi yok akıp geçen zaman ömründen olsun.Bir dakika yahu ömür dediğin has... belki de en sağlıklı düşeneceğim dönemleri bütün bu zırvalıklara harcıyorum ee elbet arkama dönüp bakacağım o zaman ne olacak ? 
Kabul ediyorum bildiğin kendi iç sesimle tartışmaya girdim,ayrıca biraz özelde oldu ama aramızda gizlimiz saklımız olmadığına göre sıkıntıda yok demektir.
Neyse birader bölmeyin bizi şurda ağız tadıyla kavga bile ettirmiyorsunuz.Nerde kalmıştık heh işte diyorum ki hayatın tadını çıkarmaktan anladığın uğraş vermeden geçirdiğin zaman değil tam tersi belirli konuların üzerinde yoğunlaşarak en azından seni fikir sahibi yapacak laaan çok ciddi bu ses en iyisi vurup kafayı uyumak küçüklükten beri huyumdur işime gelmeyeni hiç duymam daha doğrusu duymamazlığa veririm yine böyle yaparak boşa geçen günün ardından kafayı yastığa koyduğum gibi uyurum.
Yine kaçtım farkındayım ama elbet zamanı gelince çıkmaz sokakta sıkıştıracak bu ses beni...

14 Şubat 2012 Salı

hep bu muhalif ruhum yüzünden...


Üniversitede değişen not sistemine tepki olarak tüm sosyal medyayı ayağa kaldırdık hatta Okan Bayülgen Cuma günü yapacağı Medya Kralı adlı programa bizi davet  ederek  derdinizi buradan anlatın diyerek twitter üzerinden çağrı bile yaptı.Bunun üzerina baktım kimse takmıyor sadece bizi çağırdı diye konuşuyorlar bende bari organizeyi yapıyım diyerek 40 kişilik yer ayırdım.Sıra geldi Facebook üzerinden bunları duyurmaya ve gidecek kişileri  toplamaya neyse 2-3 saat içerisinde onu haletlim işte  bizi götürecek servise kadar  ayarladım .O an hiç aklıma gelmiyor ulen eski sistemi bilmiyorsun oraya gitsen eski sistemi bilmiyorsun ki yeni sistem hakkında fikrin olsun bir halt bilmeden muhalif oldum çıktım.Sabah nereden estiyse dur dedim şu bölüm başkanını arıyım olayı birde o bana anlatsın.Bölüm başkanı bana konuyu nasıl anlattıysa düşünün buradan bile yazamıyorum( sanılanın aksine tehdit yoktur ) tamam dedim ben bu organize işini devrediyorum.Neyse kısa sürede olayı devrettim ama bazıları bizi yarı yolda bıraktın sana burs mu verdiler gözünü mü korkuttular gibi söylemlerle geldiler aslında onlara hak vermiyor değilim sonuçta benim mizacımı bilmiyorlar.Yapılacak olan organizasyonda katılacak herkesin isimlerini,kanalın irtibat numarasını gibi işe yarayacak tüm bilgileri arkadaşa vererek elimden gelen yardımı yaptım.Zaten benim Okan Bayülgene olan hayranlığımı bilenler durumu daha iyi anlarlar adamın yaptığı her projeyi yakından takip eden hiçbir programını kaçırmayan ben yüzyüze konuşma imkanı doğmuşken geri adım atacağım pehh kim ihtimal verebilir buna ? Neyse ben ne kadar konuşsam boş sadece anlayana…

11 Şubat 2012 Cumartesi

uykusuz geçen bir geceye ithafen...

Hergün üç saat uyuyarak günü geçirmek kadar insanı yoran ve geren birşey olamaz.Bana ne bu kadar seni uykundan alıkoyan diye sorsanız cevabımda yok.Normalde huysuz adamın tekiyimdir bir de uykusuz halimi düşünün off off evlerden uzak.Evlat olsam sevilmem o derece.Nasıl bir bünyem varsa artık üstelik bu duruma alıştım gece oldumu tüm alıcılarım açılıyor.Beyin belli süreden sonra uyuşarak hükmettiği vücudun zombi olduğuna karar verdi başka açıklaması yok bunun.Bir de sabah olana kadar aklınıza gelebilecek tüm gereksiz şeylerle uğraşıyorum işte en son can sıkıntısından bir iki saat sonra sızmış şekilde uyuyacağım yatağı topladım.O değilde  odada sigara içtiğim için sabah o berabat kokuyla uyanıyorum tabi camı açmak hiç işime gelmiyor malum  hava buz gibi çözüm olarak en son oda parfümünü denedim ıyykk nasıl midemi bulandırdı inanın sigara kokusunu tercih ederim.Durumum o kadar kötü gelmeye başladı ki kendi kendime  Yunanistandaki kriz bile çözülür ama benim bu uykusuzluğuma çare yok diyorum .
Ulen kimileri yatarken oyuncak ayısına sarılıp uyuyor nasıl özeniyorum onlara nasılda imrenerek bakıyorum görende oyuncak ayıya değil adriana limayla sarılarak uyuyor sanır ne yapalım uykusuzluk böyle berbat işte.Kısa süreliğine bende denemiştim bu taktiği ama yok sabah bir uyanıyorum oyuncağı kafamın altına almışım boynum tutulmuş ayrıca daha fazla geriliyorum.
Karekter tespit etmek için yapılan saçma sapan anketlere hepiniz maruz kalmışsınızdır genelde orda kendinizi üç kelimeyle anlatın diye bir bölüm olur ben o kısmı boş bırakmıştım belki geç oldu ama şimdi cevaplıyorum : Uykusuz,Aksi,Lanet. 

Finalleri hoşlandığım kıza benzetmeye çalışınca

Yaklaşık on gün süren finaller niyahet sona erdi.Çevremdeki herkes oh be üzerimden bir yük kalktı,hele şükür,dünya varmış diye rahatlarken ben ise lan iyi güzel bitti diyoruzda bunun birde sonuçları var onu hiç düşündünüz mü ? diyerek ortamın içine ediyorum.Ne yapayım bir türlü polyanna olamadım o hani meşhur bardak var ya heh işte ben onun hep boş tarafına baktım.Pesimistmiyim neyim anlayamadım ki düşünüyorumda piyango bana çıksa off o parayla ne yapılır ki ?  şimdi bir sürü olmadık akraba çıkacak amaan bir sürü uğraş diye tadını bile çıkaramam defolu doğmuşum heralde,bi ara anneme sormam lazım.Neyse konudan sapmıyım ben bu sınavı değişik bir benzetmeyle anlatmaya çalıştım ;
Nedense finalleri sevgilim olması için uğraştığım kız gibi görüyorum gece gündüz onu düşünüyorsun ama arkadaşların sorunca pek önemsemiyormuş gibi yaparak henüz zamanı var diye geçiştiriyorsun sanki o dünden razıda işte ben kararsızım tavırları bunda pek sıkıntı yok yinede asıl problem kıza duygularını söyledikten sonraki aşama ulen karşındakinin hım...biraz düşeneyim tavrı vardır ya sınav sonuçlarını beklemekte öyle uyuz,aptalca ve adamı geren bir durumdur ya evettir ya da hayırdır bunu final sonuçlarına çevirecek olursak ya özgürlük ya esaret yok lan bu da fazla abartılı oldu ama ona yakın işte.Daha açıklayacı olmaya çalışacak olursam kızın hiçbir huyunu bilmeden hoşlanacağı hareketler yapmaya çalışmak gibi finallere hazırlanmak bunda da  iki ihtimal vardır birincisi hiçte hoş olmayan ihtimal karşısında maymun gibi kalmak ikincisi ise belki de en zor olanı  potansiyel sevgili adayı listesine birinci sıradan giriş yapmak.

10 Şubat 2012 Cuma

Örnek çocukluktan aykırı gençliğe...

Hani o ebeveynlerin şunla arkadaş ol bak ne kadar efendi diye gösterdikleri çocuklar vardır ya devamlı etrafta parmakla gösterilirler işte onların bir taneside bendim o dönemde ailemi gururlandırsada cık hiçte güzel bir durum değil aslında.Bunu anlamamı sağlayan olay ise kantinde oturan iki kızın konuşmalarıydı..
-şştt baksana şu çocukta yakışıklıymış 
-hım... o mu ne bilim yaa 
-şu diğer sınıftaki çocuk değil mi bu ?
- evet ama ne oldu beğenmedin mi?
-yok iyide bu çocuk çok sıkıcıdır kızımmm..
 
Lanet olsun sadece kravatı boynuma kadar çekiyorum diye oldumu şimdi bu yahu kıza desem gel bak ben çok eğlenceliyimdir devamlı evde oturur kitap okurum arada halısaha maçınada gider... gerek yok cümleyi tamamlamaya anlatırken benim bile uykum geldi.Ne boktan bir durum sabah 8 akşam 5 çalışan devlet memuru gibiyim.Neyseki o dönemde ''Hatırla Sevgili '' diye bir dizi vardı ordaki solcu abilere baktım pek havalılar yeşil parkalar felan hiç sıkıcıda değil ee ne yapayım diye düşünürken  ilk iş olarak başladım 68 kuşağı kitapları okumaya sonrası malum zaten Che biyografileri felan derken beni durdurana aşk olsun.Aslında içimde varmış bu durum devamlı ezilenin yanında yer almak gibi bir huyumda vardır ee tamam potansiyel solcuyum ben derken böyle böyle havaya girdim ama nasıl bir tavır oluştuysa artık uzaktan beni gören heytt be anasının karnından karlı kayın ormanını söyleyerek çıkmış der.
Sonuç olarak hem ''sıkıcı'' diye tabir edilmekten kurtuldum işte bunun neticesinde olan sevgililerimden bahsetmiyorum bile :)) hemde babamın partisine oy vermiyorum artık.




O kadar üzerinde konuştuktan sonra pek bilinmeyen bir şarkısı Hep Bi' Derdi Olur canlı olarak dinlemek lazım


Yılmaz Özdil'in kalemine sağlık...

Hiç düşünmeden aldığım albümünü dinledikten sonra ama bu muthiş diye kendi kendime söylediğim bir adam

8 Şubat 2012 Çarşamba

Nedense eski kitaplar hep daha çok dikkatimi çekmiştir bir de içeriği siyaset olunca ooo elimden kaçmaz.''Seni Halk Adına Ölüme Mahkum Ediyorum '' kitabıda tam bu tanıma uygun olduğu için tabikide  benden kaçmadı. Kitabın ismi kadar içeriğide farklı geldiğinden olsa gerek metrobüste okumaya başladım.Nazi faşizminin en yoğun hissedildiği yıllarda Bulgaristanda yaşayan bir işçi bir kızın nasıl partizana dönüştüğünü ve devrim için  nasıl amansızca mücadele ettiğini( biraz klişe oldu ama ) gayet akıcı bir dille anlatıyor.Benim gibi herşeyden kolay sıkılan biri bile kitabı tek solukta okudum demek isterdim ki yarısında uyuyakalmışım neyse yahu iki günde bitirdim ve hemen google abiye sorarak yazarın hayatını araştırdım ve bingo ! evet tahmin ettiğim gibi kadın kendi hayat hikayesini anlatmış.Aslında okurken bu kadar gerçekci nasıl olur diye düşünmedimde değil ama yinede şaşırmama engel olmadı bu durum.Kitapta beni etkileyen bazı kelimeler var ki eserden gözünüzü ayırarak düşünmeye başlıyorsunuz burda ne demek istemiş,aslında kadın haklı gibi ve tuhaftır ki bazı cümleler aklımda kalmış  örnek vermek gerekirse ;
           
           '' Bizi hiçe sayanlar bilsin : Bundan sonra herşey biziz ! ''

Sonuç olarak tarzınız olmasa bile mutlaka bu kitabı okuyun eminim size birşeyler katacaktır.